| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| General | differ from v. | farklılık göstermek | ||
|
The way in which the targets formulated are achieved may differ from one Member State to another. Formüle edilen hedeflere ulaşma şekli bir Üye Devletten diğerine farklılık gösterebilir. More Sentences |
||||
| General | differ from v. | benzememek | ||
| General | differ from v. | aynı fikirde olmamak | ||
| General | differ from v. | diğerlerinden ayrılmak | ||
| General | differ from v. | -den başka olmak | ||
| General | differ from v. | -den ayrılmak | ||
| General | differ from v. | -den farklı olmak | ||
| Technical | ||||
| Technical | differ from v. | farklı olmak | ||
| English | Turkish | |||
|---|---|---|---|---|
| Phrasals | ||||
| Phrasals | differ from (someone or something) v. | (birinden/bir şeyden) farklı olmak | ||
|
I have nothing, of course, against Mrs McKenna’s opinions, which are bound to differ from my own. Elbette Bayan McKenna'nın benimkinden farklı olması kaçınılmaz olan görüşlerine karşı değilim. More Sentences |
||||
| Phrasals | differ from (someone or something) v. | (birinden/bir şeyden) ayrılmak | ||
|
It is precisely in that respect that we differ from NATO. İşte tam da bu açıdan NATO'dan ayrılıyoruz. More Sentences |
||||
| Phrasals | differ from something v. | bir şeyden farklı olmak | ||
| Phrasals | differ from (someone or something) v. | (birine/bir şeye) benzememek | ||
| Phrasals | differ from (someone or something) v. | (birinden/bir şeyden) başka olmak | ||
